top of page

Aşağıdaki kişilerle ilgili bilgileri aldığım kaynaklar; Türk Müziği Ustaları "Kemençe" isimli CD,Yılmaz Öztuna Büyük Türk Musıkisi Ansiklopedisi I ve II,Dr.M.Nazmi Özalp Türk Musıkisi Tarihi cilt I ve II Bazı kaynaklarda isimlerine rastladığım klasik kemençeviler ile ilgili bilgi bulamadım.Bu kişiler; Hızır Bin Ali Ekber,Kemençeci Hüseyin Avvad,Kemençeci Hasan(II.Bayezit döneminden) ve Kemençeci Haydar Bin Şahkulu... Bu zatlar hakkında bilgi bulanların bu bilgileri sitemize yollaması hepimizi çok sevindirir.

Başlık. Beni çift tıklatın.

Enderuni Tahir AÄŸa (-1828a)

Türk şarkı bestekar ve kemençe üstadı. Enderun'da yetişti.Kemençeci olarak çok parladı.Gittikçe ilerleyerek 1815'te Enderun-ı Hümayun'un en yüksek dairesi olan Has Odaya (albaya eşit rütbe ile)girdi.kendisi himaye eden Silahdar-ı Şehryari (1823 de sadrazam olmuştur)Ali Bey'in azli üzerine dış hizmet istedi. 1819'da Yedikule Dizdarlığı'na (kale kumandanlığı)tayin edildi. 9 yıl bu görevde bulundu,öldü ve yedikule'ye gömüldü.Eyüb'te bir sokağa onun adı ("Bestekar Tahir") verilmiştir. Aynı zamanda çok iyi tanburda çalıyordu. III.Selim ekolünün iyi şarkı bestekarlarından biridir. Şarkılarında Mustafa Çavuş tesiri duyulabilir. Büyük formlu bir eseri zamanımıza gelmemiştir ve görebildiğimiz güfte mecmualarında da rastlanmamıştır.Yalnız şarkı bestelemiş olma ihtimali vardır.Üslubu şuh ve güzeldir.Türk aksağı Hicazkar şarkısı hala çok sevilip okunmaktadır. kaynak:(Meydan Larousse) Türk bestecisi.(?-1800)Selim III'ün bestecilerindendir.Daha çok kemençe çalmakta başarı sağladı.Hayatı hakkında yeterlibilgi yoktur.Mustafa Çavuşun izinden yürüdüğü anlaşılıyor.Eserlerini düyek, yürük aksak ve devr-i hindi usullerinde bestelemiştir.Bugüne kalan 12 eseri (beşi hicazkar) vardır.

 

Nikolaki Efendi (-1915?)

 

 

 

 

 

 

 

Rum asıllı bestekar.Bilhassa şehnaz ve mahur saz semaileri ile şöhret yapmıştır. (Diğer kaynaklarda tahminen 19.yy ortalarında İstanbul'da doğup,1910 yılına yakın bir tarihtede öldüğü yazmaktadır.)

 

Vasilaki Efendi (1845-24.9.1907=62)

 

 

 

 

 

 

 

(kaynak :Yılmaz Öztuna büyük türk musıkisi ansiklopedisi)

Türk Musıkisi tarihinde Cemil Bey'den sonra bilinen en büyük kemençe virtüozu.Rum Çingenesidir.Silivriye bağlı nahiye merkezi Litros kasabasında doğdu.Babasının adı Yorgi'dir.Çocuk yaşında panayır,düğün,meyhane gibi yerlerde silivri civarında klarnet çalarak hayata atıldı.Asıl adı Vasil olduğu halde ,"Vasilcik"manasına gelen "Vasilaki" adı ile tanındı.Fenerli Yorgi adındaki aynı yerlerde çalan bir sazendeden kemençe öğrenince klarneti bıraktı.1870'e doğru, 25 yaşlarında iken Silivriden Galata'ya göçtü.Lavtacı Andon'un Galatasarayı'ndaki gazinosundaki saz heyetine ,Nikolaki'den(b.bk)ikinci kemençeci olarak girdi.Andon ve ağabeyi Civan'dan Türk Musıkisi repertuarını ve sazendeliğin inceliklerini öğrendi (2 yıl meşk etti).İyi kemençede imal ederdi.İstanbul'da öldü.Emsalsiz bir kemençe virtuozu olarak saraylardamusıki seven ileri gelenler tarafından büyük itibar gördü.Tamburi Cemil Bey bile,kemençede Vasil'i bügüne kadar geçebilen tek sazende olmasına rağmen,ona hayrandı ve hürmet gösterirdi.Vasil'de Cemil'i çok severdi.Kaba saz denilen köçekçe icrası ve yayında Vasilin Cemil'e üstünlüğü vardı.Fakat asıl Türk Musıki'si ve taksimde Cemil'in yayı üstündü.Vasil'in bazı kovanları vardı.Lem'i Atlı hatıralarında,eski biçim setre gittiğini,ciddi,az konuşur ,gevezelerden hoşlanmaz bir adam olduğunu,gayet düz ve uzun yay kulandığını gösterdiği bir perdeyi dinleyebilmeyi bir fasıl dinlemeye tercih ettiğini yazar. Vasilaki,şarkı aranağmesi yapmanında büyük üstadı idi.Mahmud Celaleddin Paşa,şarkılarının aranağmelerini ona yaptırır ve çok himaye ederdi.Bugün fasıl musıkisinde çok güzel bir çok aramağmesi onundur.Köçekçe ve Oyun havasında kemençe yayı,Cemil ve Vasil'den sonra unutulmuştur.Kaba kemençe de aynı zamanda terk edilmiştir.Fakat Cemil'in plakları elimizdedir. Vasil,bestekar olarak bir şey verememiş,bir kaç güzel saz eseri bırakmış,bilhassa en güzel ve meşhur Kürdi'li Hicazkar peşrevini bestelemiştir.

 

Anastas

 

 

 

 

 

 

 

Doğum tarihi bilinmiyor; 1940 dolaylarında İstanbul'da öldüğü sanılıyor. Rum asıllıdır. Aleko ve Yorgo Bacanos kardeşlerin dayısıdır. Çağının çok iyi kemençe çalan icracılarındandı. Anastas yıllarca piyasada çalıştı. Plaklar doldurdu. Sirkeci'de açılan eski İstanbul Radyosu'nda da kemençe çaldı. İcracılığı doldurduğu plaklarla günümüze ulaştı. Bu disklerde sunduğumuz plakları onun kemençede usta olduğunu ve Tanburî Cemil Bey'den etkilendiğini gösteriyor.

 

Sotiri (1874?-1939)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Silivri'li Rum Çingenesi asıllıdır.Anastasın Yeğeni Bacanos kardeşlerin kuzenidir. Zamanının ünlü kemençe san'atkarıdır.Plaklara Ferahnak ve hicaz eserler çalmıştır. Tavır olarak Aleko Bacanos tavrından etkilendiği söylenmektedir. Aleko Bacanos'un, dayısı Anastas'tan değil de, daha çok, kardeş çocuğu Sotiri'den etkilenmiş olduğu düşünceler arasındadır.

 

Kemal Niyazi Seyhun

 

 

 

 

 

 

1885 yılında,babasının kaymakam olduğu Akka'da doğdu;annesi Şahver Hanım'dır.Sonra ailece Yanya,Şam,Yemen,Selanik gibi illerde dolaştılar.Babası Niyazi Bey buralarda defterdarlık yapmıştı.Sonunda İstanbul'a yerleştiler.Kemal Niyazi Seyhun Galatasaray Lisesi'ni bitirdi ve iyi Fransız'ca bilirdi.Musiki çalışmalarına Yemen'da iken,sünnet hediyesi olan bir diz armonikası'nda basit eserleri çalarak başladı.On dokuz yaşında Kemani Aleksan Ağa'dan keman dersleri aldı.Kendi ifadesi ile kemanın sesi bizim musikimize biraz sert geldiği için,bir gün güzel bir kemençe dinlemiş,bundan sonra kemanı bırakıp kemençeye başlamıştı.Kemençe'de hocası yoktur. Musikimizin inceliklerini Dellal-zadenin çıraklarından olanTophaneli Sabri Bey ile Bestenigar Ziya Bey'den öğrendi.Şark Musiki Cemiyeti'ne devam etti.Udi Nevres Bey'le dost ve arkadaş olarak musiki sanatımızın estetiğini bu ustadan elde etti. Ablasının evinde yapılan musiki toplantılarına katıldığından,döneminin ünlü sanatkarlariyle çalmak fırsatını buldu... Hi. evlenmedi;Kadıköyü'nde yeğeninin evinde otururdu.27 Mart 1960 tarihinde hayata gözlerini yumdu.(yazının tamamı Dr.Nazmi Özalp Türk Musikısi Tarihi II.cilt syf.203-204 tedir.)

 

Aleko Bacanos (1888-1950)

 

 

 

 

 

 

 

 

Kemençeci Aleko Efendi 1888 yılında Silivri'de doğdu. Lavtacı Lambo Efendi'nin oğlu olup musıkişinas bir Rum ailesinden gelir. Kemençeci Anastas'ın yeğeni,Yorgo Bacanos'un ağabeyi,kemençeci Sotiri ile kardeş çocuğudur. Musıki çalışmalarına önce aile çevresinde keman çalarak atıldı.Kemençe çalmaya daha sonra başladı.Piyasaya yönelerek musıkinin pratik yönlerini öğrendi.Çeşitli gazinolarda çalıştı,o yıllarda plak dolduran ses sanatkarlarına eşlik etti.Paris,Berlin,Kahire gibi büyük şehirlerde bulundu ve konserler verdi. 1950 yılında Türkuvaz Gazinosu'nda bir fasıl esnasında fenalaşarak öldü.Kurtuluştaki Aya Lefler mezarlığına gömüldü. Aleko Bacanos tipik bir piyasa kemençecisiydi.Anastas ve Sotiri ayarında bir sanatkar değildi.Bununla birlikte bu sazı kendine özgü bir uslubla çalmış ve zamanında çok tutunmuş,plaklar doldurmuştur.Orta derecede bir bestekar olarak on iki kadar şarkı bestelemiştir.1915 yılında Ketayun Matbaası'nda basılmış"Nevzad-ı Musıki"adında bir güfte kitabı vardır.

 

Fahire Fersan

 

 

 

 

 

 

 

1900'de İstanbul'da doğdu, 3 Ocak 1997'da aynı şehirde öldü. Tanburî Faize Ergin'in kızkardeşi, besteci ve tanburî Refik Fersan'ın karısıdır. Musıkiye çok küçük yaşta, Tanburî Cemil Bey'den kemençe dersleri alarak başladı. Refik Fersan'la evlenip İsviçre'ye gidince, derslere ara vermek zorunda kaldı. Yurda dönünce, Cemil Bey'le derslerine hocasının ölümüne kadar devam etti. Fahire Fersan İstanbul ve Ankara radyolarında uzun zaman kemençe çaldı; Refik Fersan ile plaklar doldurdu, Münir Nurettin Selçuk'a pek çok konserde ve plakta eşlik etti. Zamanının iyi kemençecilerindendi.

 

Ruşen Ferit Kam (hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız)

 

1902'de İstanbul'da doğdu, 28 Temmuz 1981'de aynı şehirde öldü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne bağlı Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği etti. Musıkiye küçük yaşta keman çalarak başladı. Tanburî Cemil Bey'in öğrencilerinden Kadı Fuat Efendi'nin teşvikiyle kemençeye yöneldi. Bu sazı kendi kendine öğrendi. Tanburî Cemil'in plaklarını dinleyerek tekniğini geliştirdi. Kısa zamanda tanınmış bir kemençeci oldu. Darülelhân'da ve Ankara Devlet Konservatuvarı'nda da hocalık etti. Kuruluşundan itibaren İstanbul ve Ankara radyolarında kemençe çaldı, radyoların çeşitli kademelerinde yıllarca yönetici olarak görev aldı. Ankara Radyosu'nda Klasik Türk Müziği Korosu'nu yönetti. Birçok makale ve inceleme yayımladı. Kam, Tanburî Cemil'den sonraki kemençeciler arasında ön sırada anılan üstad bir kemençe icracısıdır. Tekniğe çok önem veren bir icracıydı. Sazını gelişmiş, olgun bir teknikle çalmıştır. Kemençe ile çalınması zor olan, hattâ o zamana kadar kemençe ile çalınamayan kimi saz eserleri üzerinde çalışmış, o eserleri çalmayı başarmıştır. Çeşitli gözlemcilere göre, kemençe üzerindeki pozisyon arayışları yıllarca sürmüş, tekniği belli bir noktada donup kalmamıştır. Kam, Tanburî Cemil'in hayranı olduğu halde, kemençede onu taklit etmemiş, sazını tamamıyla kendine has bir teknikle çalmıştır. Ruşen Kam'ın çoğu Vecihe Daryal ile olmak üzere Mesut Cemil ve Cevdet Kozanoğlu ile birlikte ikili, üçlü, dörtlü takımlar halinde radyolarda çaldığı saz eserleri Türk saz musıkisinin çok güzel icra örnekleridir.

 

Hadiye Ötügen

 

Doğum tarihini ve yerini tesbit edemedik. 14 Nisan 1963'te İstanbul'da öldü. Musıkiye kanunî âmâ Nâzım'ın musıki mektebinde Ruşen Ferit Kam'dan kemençe öğrenerek başladı. Dârülelhan'a girdi; Muallim İsmail Hakkı Bey, Zekâizade Ahmet Efendi (Irsoy), Rauf Yekta Bey gibi hocaların öğrencisi oldu. Dârülelhan'da Türk musıkisi öğretimine son verilince konservatuvarın batı musıkisi bölümünde viyolonsele başladı. İstanbul Konservatuvarı'nın ilk mezunlarındandır. Bu kuruluşta on yıl musıki öğretmeni olarak çalıştı, viyolonseliyle birçok batı musıkisi konserine katıldı. Hüseyin Sadettin Arel İstanbul Konservatuvarı'nın başkanı olunca onun teşvikiyle yeniden kemençeye başladı, konservatuvar icra heyetinde ve İstanbul radyosunda kemençe çaldı. Hadiye Ötügen viyolonselde uygulanan değişik pozisyonları bildiği için, kemençeyi de gelişmiş bir teknikle çalar, bu sazla çalınması zor olan eserleri başarıyla icra ederdi. Ne yazık ki, bu değerli sanatçının günümüze kalan pek az icra kaydı vardır; bu bakımdan, burada sunduklarımız özel bir değer taşıyor. Özellikle, ferahfeza makamındaki taksiminin Ötügen'in icracılığı hakkında iyi bir fikir vereceği inancındayız.

 

Haluk Recai

 

1912'de İstanbul'da doğdu, 11 Kasım 1972'de aynı şehirde öldü. Asıl adı Haldun Menemencioğlu'dur; Haluk Recai musıki dünyasındaki adıdır. Yüksek Ticaret Mektebi'ni bitirdi; bankalarda ve özel şirketlerde çalıştı. Musıkiye kemanla başladı, daha sonra kimseden ders almadan kemençe çalmayı öğrendi. 1938'de hanende olarak Ankara Radyosu'na girdi, radyonun yayınlarına bir süre hanende olarak katıldı. 1950'de kemençeci olarak İstanbul radyosuna geçti; radyoda yıllarca kemençe çaldı, daha çok bir radyo icracısı olarak tanındı. 1950 sonrasının değerli kemençecilerindendir. Tekniği yüksekti. Süslü, sürprizli, 'ajiliteli' bir icra şekli vardı. Sazını duygulu bir ifadeyle çalardı. Taksimlerinde makamdan makamda geçerek kurduğu çok güzel ezgi cümleleri vardır. Haluk Recai aynı zamanda çok değerli bir saztıraştı (lutiye); çok güzel kemençeler, tanburlar, udlar imal etmiştir. Aynı sazların minyatür örneklerini de yapmıştır. İcracılığı dışında, zevk ürünü, güzel eserler de bestelemiştir.

 

ParaÅŸko Leondarides

 

 

 

 

 

 

 

1912'de İstanbul'da doğdu, 13 Nisan 1974'te aynı şehirde öldü. Kemençeci Anastas'ın oğlu, kemençeci Lambros'un kardeşidir. Feriköy Rum ilkokulunu bitirdikten sonra musıkiye başladı. İlk musıki derslerini babasından aldı, kısa bir süre sonra gazinolarda kemençe çalarak musıki musıki hayatına atıldı. Uzun zaman piyasada çalıştı. 1950'de İstanbul Radyosu'na girdi; radyo programlarını ölümüne kadar sürdürdü. Tekniği sağlam, iyi bir kemençeci idi. Cüneyd Orhon'un anlattığına göre, kemençenin tiz perdelerine rahatça basabilmek için serçe parmağında yüksük benzeri bir madenî yükseltici kullanırdı.

 

Lambros Leondarides

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1912'de İstanbul'da doğdu; ölüm tarihini tesbit edemedik. Kemençeci Anastas'ın oğlu, kemençeci Paraşko'nun kardeşidir. Yunanistan'a yerleşti. Rebetika türü musıkide kemençe çaldı. Pek çok plakta rebetika şarkıcılarına eşlik etti. Plaklara birkaç taksim de doldurmuştur.

 

Vedia Tunççekiç

1914'te İstanbul'da doğdu, 1983'te Ankara'da öldü. Üsküdarlı hoca Bestenigâr Ziya Bey'den musıki dersleri aldı: Hasan Fehmi Mutel'den kemençe çalmayı öğrendi. Dârüttalim-i Musıki Heyeti ile Şark Musıki Cemiyeti'nde çalıştı. 1943'te Ankara Radyosu'na girdi. Yıllarca Ankara radyosu'nda kemençe çaldı. Perde baskıları düzgün, eşlikte başarılı bir icracı olarak tanındı.

 

Ekrem ErdoÄŸru

1 Ocak 1926'da İstanbul'da doğdu, 19 Ocak 1985'de aynı şehirde öldü. Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdi. 1949'da İstanbul Radyosu'na girdi, uzun zaman hem radyoda, hem de Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'nde kemençe çaldı. Kardeşi Kâmuran Erdoğru da Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı'nda kemençe öğretmenidir.

 

Cüneyd Orhon

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

25 Temmuz 1926'da İstanbul`un Çamlıca semtinde doğdu. Babası İbrahim Hilmi Orhon emniyet teşkilatında çalışmış, emniyet amiri rütbesiyle emekli olmuştur. Annesi Mihriban Orhon Üsküdar Fransız Sörler Okulu mezunu, amatör olarak ud çalan, musıkisever bir insandı. Cüneyd Orhon ilk ve orta öğrenimini babasının görevli olarak bulunduğu çeşitli Anadolu illeri ve ilçelerinde tamamladı. 1949'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) İç Mimari Bölümü'nü bitirdi. Musıkiye 1946'da Üsküdar Musıki Cemiyeti'nde başladı. Burada Emin Ongan'dan repertuvar, uslup ve genel musıki bilgileri öğrendi. Bir yandan da, Kemal Niyazi Seyhun'dan iki yıl kemençe dersleri aldı (1946-1948). Kısa bir süre İleri Türk Musıkisi Konservatuvarı'na devam etti. 1948'den 1951'e kadar önce Ercümend Berker'in, sonra Nevzad Atlığ'ın yönettiği Üniversite Korosu'nun radyo ve salon konserlerinde kemençe çaldı. 1949'da İstanbul radyosunun yayınlarına katılmaya başladı. Aynı yıllarda Münir Nurettin Selçtuk'a eşlik eden konser ekibine girdi; yirmi yıl Selçuk'a solo konserlerinde eşlik etti. Cüneyd Orhon 1957'de Müzik Yayınları şefi Cevdet Kozanoğlu'nun daveti üzerine Ankara radyosuna geçti. 1951'den 1985 yılına kadar daha sonra TRT adını alan Türkiye Radyoları'nın bünyesinde kemençe icracısı, İzmir radyosu Türk Müziği Şefi, İstanbul Radyosu Türk Müziği Şubesi şef yardımcısı, İstanbul Radyosu Türk Sanat ve Halk Müziği şubesi müdürü, TRT Müzik Dairesi başkanı, TRT Yönetim Kurulu üyesi, genel müdür özel müşaviri, Araştırma ve İnceleme Kurulu üyesi, Repertuvar Kurulu üyesi, çeşitli jüri ve komisyonlarda üye, stajyer icracılara eğiticilik görevlerinde bulundu. 1961 yılında bir dönem için Bağdat Konservatuvarı'nda ders verdi. 1963-1996 yılları arasında Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'nde kemençe çaldı. 1964'te kısa bir süre için Columbia plak şirketinde müşavirlik görevinde bulundu. Kurucu üyeleri arasında yer aldığı Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı'nda yönetim kurulu üyesi, danışma birimi üyesi ve repertuvar öğretmeni görevlerini üstlendi; 1975'ten bu yana bu konservatuvarda kemençe öğretmeni olarak çalışmakta, değerli öğrenciler yetiştirmektedir. Cüneyd Orhon bütün bu çalışmalarıyla, son elli yılda Türk musıkisinin en önemli icra, yayın, eğitim ve öğretim kurumlarında çok önemli görevler üstlenmiş bir muısıki adamıdır. Cüneyd Orhon nota yayımcılığı alanında da çalıştı. İlk nota yayını 1956'da basılan Hicaz Faslı'dır. 1970'de Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan bir heyetle birlikte hazırladığı altı fasiküllük Türk Musıkisi Klasikleri ile, gene Milli Eğitim Bakanlığı yayınları için hazırladığı Suznak Faslı (1974) bu alandaki öteki yayınlarıdır. Cüneyd Orhon son elli yılın en değerli kemençecilerindenı biridir. Türk musıkisinin zor sazlarından biri olan kemençeyi büyük bir başarıyla çalmaktadır. Makamları, perde ve aralıklarını iyi bilen, sayısız klasik eserin notaları üzerinde çalışmış, geniş bir musıki birikimi olan, bilgili, araştırıcı, zevki yüksek bir sanatçı ve musıki adamıdır. Orhon, armudî kemençenin bilinen en eski üstadı olan Vasil'in (1845-1907) Kemal Niyazi Seyhun'la (1885-1967) günümüze ulaşan, daha çok uzun yay tekniğine dayanan kemençe üslubunün yenilikçi bir izleyicisidir. Henüz yayımlanmamış olan bir kemençe metodu vardır.

 

 

 

bottom of page